top of page
  • Yazarın fotoğrafı: Kronofel
    Kronofel
  • 5 Tem
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 10 Tem

Martin Eden, Jack London'ın unutulmaz romanının başkarakteri, yoksul ve eğitimsiz bir genç adam olarak hayatına başlar. Ancak hikâye ilerledikçe onu entelektüel zirvelere ve derin bir yalnızlığa sürükleyen dönüşüm sürecini gözler önüne serer. Peki, Martin'i bu kaçınılmaz yalnızlığa sürükleyen gerçekte neydi? Başarının bedeli miydi yoksa onu toplumdan koparan farklı nedenler mi vardı?


Hikâye, Martin’in Ruth Morse ile tanışmasıyla başlar. Ruth, varlıklı ve kültürlü bir ailenin zarif kızıdır ve Martin, bu yeni dünyanın kapısından içeri adım attığında büyülenir. Kendisini Ruth'un yanında kaba ve uygunsuz hisseden Martin, değişim ve gelişim arzusu ile dolup taşar. Ruth’a duyduğu aşk, onun için dönüşümün itici gücü olur. Kendi ifadesiyle "canavar"dan insana dönüşmek ister ve bu amaçla kültür, edebiyat ve felsefe dünyasına dalar. Bu noktada Ruth sadece romantik bir hedef değildir, aynı zamanda Martin için idealize edilmiş burjuva yaşamının simgesidir.


Martin'in sınıf atlama çabası, onu kendi köklerinden uzaklaştırır. İşçi sınıfının sade yaşam biçiminden soğur ve arkadaşlarının davranışlarını anlamsız bulur. Ancak burjuva çevresi tarafından da tam olarak benimsenmez. Bu çelişki Martin için ilk büyük darbeyi oluşturur: İçinde bulunduğu burjuva dünyasının yüzeysel, sahte ve samimiyetsiz olduğunu fark eder. Bu farkındalık, onu derin bir hayal kırıklığına sürükler.


Karl Marx Yabancılaşma Teorisi
Görsel Kronofel tarafından üretilmiştir.

Yaşamını sürdürebilmek için Martin ağır fiziksel işler yapar. Önce gemilerde, ardından çamaşırhanede çalışır. Bu işlerin yorucu temposu Martin’i zihinsel ve fiziksel olarak tüketir. Çamaşırhanede yaşadığı zorluklar, Karl Marx'ın yabancılaşma kavramını açıkça yansıtır: Martin, kendi benliğine ve tutkularına yabancılaşır, adeta mekanikleşir. Üstelik Ruth’tan da beklediği desteği alamaz. Ruth, Martin'in yazarlık tutkusunu anlamsız ve amatörce görür, daha istikrarlı bir yaşam arayışına yönelmesini ister. Bu durum, Martin'in hayal kırıklığını daha da artırır ve ilişkilerinde derin bir çatlak yaratır.


Sosyolog Herbert Spencer
Görsel Kronofel tarafından üretilmiştir.

Martin, felsefi olarak Herbert Spencer'dan etkilenir. Spencer'ın biyolojik evrim teorisini sosyal alanlara uyarlamasıyla tanışması, onu Sosyal Darwinizm düşüncesine yöneltir. Bu bakış açısıyla hem işçi sınıfının pasifliğini hem de burjuva sınıfının yozlaşmasını eleştirir. Ancak bu eleştirel duruş onu iki dünyadan da dışlar ve derin bir yalnızlığa sürükler.


Entelektüel olarak en yakın dostu olan şair Brissenden, Martin'in içinde bulunduğu çelişkileri net şekilde görür ve onu uyarır. Brissenden, Martin’e burjuva yaşamın onu tükettiğini söyler ve onun gerçek özgürlüğünün denizde olduğunu vurgular. Ancak Martin bu uyarıları tam anlamıyla kavrayamaz. Brissenden'in beklenmedik ölümü, Martin için büyük bir boşluk yaratır ve onu varoluşsal bir anlamsızlık duygusuna iter.


Sonunda Martin, hayalini kurduğu başarıya ulaşır. Eserleri ünlü olur, büyük paralar kazanır ve herkes tarafından tanınır hale gelir. Fakat bu başarı, umduğu mutluluğu sağlamaz. Tam tersine, başarı Martin'i derin bir yalnızlığa gömer. Eskiden kendisini küçümseyen insanların şimdi onun peşinden koştuğunu görmesi, onu tiksindirir. Ruth bile artık onu yalnızca şöhreti ve parası için ister hale gelmiştir. Bu durum Martin’in aşk kavramını sorgulamasına neden olur ve içindeki sıcaklığı yok eder.


Nietzsche bireycilik ve üst insan
Görsel Kronofel tarafından üretilmiştir.

Bu süreçte Martin, Nietzsche'nin "üstinsan" kavramına benzer bir bireycilik anlayışıyla yola çıkar. Ancak, bireyciliğin yarattığı yalnızlık ve anlamsızlık duygusu onu trajik sona doğru sürükler. Sonunda yaşamında anlam bulamayan Martin, hayatına son verir.


Lacan Arzu Teorisi
Görsel Kronofel tarafından üretilmiştir.

Lacan'ın arzu teorisi açısından bakıldığında Martin’in trajedisi, arzu nesnesine ulaşıldığında anlamın yok olmasına bağlanır. Ruth ve burjuva dünya, Martin'in arzu nesneleridir ancak onları elde ettiğinde, değerlerini yitirdiklerini fark eder. Martin'in hayatı, George Bernard Shaw'un "Hayatta iki trajedi vardır: Biri istediğini elde edememek, diğeri ise elde etmektir" sözüyle mükemmel şekilde örtüşür.


Jack London'ın Martin Eden romanı, sadece bir yalnızlık hikâyesi değil, aynı zamanda bireyciliğin ve toplumsal başarının derin bir sorgulamasıdır. Martin’in hikâyesi bize, başarıya ulaşmanın ardındaki trajik gerçekleri ve varoluşsal boşluğu güçlü bir şekilde hatırlatır. Sonuç olarak Martin Eden'in yalnızlığı, başarının değil, farkındalığın ağır bir bedelidir.



Kaynaklar ve İleri Okuma

  1. London, Jack. Martin Eden. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2014. İstanbul. Çeviren: Cinemre, Levent.

  2. Şimşek, Ş. (2021). Values in Jack London’s Novel by Martin Eden, International Journal of Eurasian Education and Culture , 6(14), 2220-2253.

  3. Bilgili, Habibe. (2017). Martin Eden Romanın Varoluşçu Terapinin Temel Kavramları Açısından İncelenmesi. Journal of International Social Research. 10. 490-500. 10.17719/jisr.2017.1782.

  4. Émond, M. (2003). Martin Eden ou la quête du bonheur en Amérique. Horizons philosophiques, 14(1), 77–92. https://doi.org/10.7202/801252ar

  5. Mayavel, M., & Madhavan, M. (2021, 28 Aralık). Manifestations of Dehumanization: A Critical Study of Jack London’s Martin Eden. YMER Digital.

  6. https://laphilosophiedesquatrechemins.com/2024/05/07/commentaire-de-lecteurs-martin-eden-jack-london/

  7. https://nouvellesvagues.blog/2019/12/16/martin-eden-du-mythe-social-contemporain-au-male-gaze/

  8. https://gorus21.com/martin-edenin-actigi-yol-nietzsche-r-wagner-boyle-buyurdu-zerdust-r-strauss/

  9. https://comptoir.org/2016/11/23/martin-eden-la-vraie-fausse-autobiographie-de-jack-london/

  10. https://laphilosophiedesquatrechemins.com/2024/03/18/martin-eden-jack-london/

  11. https://www.soylentidergi.com/jack-london-martin-eden-kitap-incelemesi/

  12. https://www.literaedebiyat.com/post/martin-eden-jack-london-inceleme

  13. https://daktilo1984.com/yazilar/jack-londonin-dev-aynasi-martin-eden/

  14. https://bianet.org/yazi/martin-eden-299894


  • Yazarın fotoğrafı: Kronofel
    Kronofel
  • 21 Haz
  • 4 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 2 Ağu


Franz Kafka’nın kaleme aldığı Dönüşüm (Die Verwandlung), edebiyat tarihinde eşine az rastlanır bir açılış cümlesiyle başlar:

“Gregor Samsa, huzursuz düşlerle dolu bir uykudan uyandığında kendini dev bir böceğe dönüşmüş halde buldu.”

Bu cümleyle birlikte yalnızca Gregor'un değil, onunla birlikte tüm dünyanın dönüşümüne tanıklık ederiz. Ancak hikâyeyi yüzeydeki tuhaflığıyla ele almak eksik olur. Kafka’nın bu metaforik anlatımı, ilk bakışta yalnızca garip bir dönüşüm gibi görünse de aslında modern bireyin derin bir yalnızlığını, yabancılaşmasını ve sistemle olan çatışmasını açığa çıkarır.


Peki ama neden bir “böcek”? Ve neden herkes bu dönüşüme şaşırmak yerine, Gregor’un işe yaramaz hale gelmesine odaklanarak onu hızla dışlamayı seçer?


Bu yazıda, Kafka’nın Dönüşüm adlı öyküsünün arkasındaki felsefeyi, yazarın kişisel yaşamıyla birlikte ele alarak çözümlemeye çalışacağız.


Franz Kafka’nın Karanlık Dünyası

Franz Kafka, 1883 yılında Prag’da, Almanca konuşan Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Hukuk eğitimi aldı, sigorta şirketinde çalıştı ancak tutkusu yazmaktı. Yine de yazdıklarının çoğunu ya yayımlamadı ya da bizzat yaktı. Ölümünden önce arkadaşı Max Brod’a kalan el yazılarını da imha etmesini istemişti. Neyse ki Brod, bu vasiyeti yerine getirmedi ve Kafka’nın eserleri dünya edebiyatının yapıtaşlarından biri haline geldi.


Kafka'nın hayatındaki en derin izlerden biri, babasıyla yaşadığı çatışmalı ilişkidir. Sert, otoriter ve baskıcı bir figür olan Hermann Kafka, oğlunun kendini ifade etmesini engelleyen bir gölgeye dönüşür. Dönüşüm’deki baba karakteri de bu baskının yansımasıdır.


Gregor’un Dönüşümü

Kafka, Gregor’un dönüşümünü kesin bir türle tanımlamaz. Almanca “ungeheures Ungeziefer” ifadesi, belirsiz ve tiksinti uyandıran bir haşeratı işaret eder. Bu belirsizlik, fiziksel değişimin ötesinde bir varoluşsal dönüşüm olduğunu ima eder.


Gregor, ailesi için çalışan, kendi arzularını bastırmış, sadece borçları ödemeye odaklanmış biridir. Yani daha böceğe dönüşmeden önce bile, ruhsal olarak ezilmiş, sistemin çarkları arasında sıkışmış bir figürdür. Kafka, bu dönüşümle birlikte, modern insanın kendine ve çevresine nasıl yabancılaştığını; yalnızlaştıkça nasıl görünmezleştiğini anlatır.


Ailenin Dönüşümü

Gregor’un dönüşümü yalnızca onun değil, tüm ailenin yapısını sarsar. Hikâyede, her bir karakter dönüşümle birlikte kendi yüzünü gösterir:


  • Baba: İş hayatına geri döner, Gregor’a karşı daha da sertleşir ve onu bir tehdit olarak görmeye başlar. Elma fırlatarak oğlunu yaralar. Bu sahne, Kafka'nın kendi babasıyla olan psikolojik mücadelesine güçlü bir göndermedir.

  • Anne: Gregor’a şefkat ve korku arasında gidip gelir. Onu sevmek ister ama artık tanıyamadığı bu varlık karşısında korkuya kapılır.

  • Grete (kız kardeşi): Başlangıçta en anlayışlı olan kişidir. Ona yemek getirir, odasını temizler. Fakat zamanla o da değişir ve Gregor’dan kurtulma fikrini ilk dile getiren kişi olur.

  • Müdür: Sistemin ta kendisidir. Gregor işe gelmediği için eve gelir, onu sorgular, tehdit eder.

  • Pansiyonerler: Düzene saplantılı bireyler olarak Gregor’un farklılığını tehdit olarak görür ve dışlarlar.


Gregor’un odası giderek bir mağaraya dönüşür. Mobilyaların çıkarılması, onun insan kimliğinden soyundurulmasıdır. Artık sadece bir “şey”dir.


Kafka’nın Varoluşçuluğu

Kafka’nın eserleri sıklıkla varoluşçulukla ilişkilendirilir. Dönüşüm de bu felsefenin en güçlü örneklerinden biridir:


  • Yabancılaşma: Gregor, önce işe, sonra ailesine, sonra da kendine yabancılaşır.

  • Absürtlük: Hiçbir açıklama olmadan bir sabah böceğe dönüşmesi, hayatın saçmalığı ve mantıksızlığına ayna tutar.

  • Özgür İrade ve Determinism: Gregor’un ailesi için yaşama tercihi mi onu bu hale getirdi, yoksa baştan beri kaçınılmaz olan bir sona mı sürüklendi?

  • Anlam ve Anlamsızlık: Gregor’un hayatı, yalnızca ekonomik faydaya indirgenmiştir. Bu işlev ortadan kalkınca, kimliği de anlamını yitirir.

  • Kaygı: Varoluşsal sıkışmışlık, Gregor’un düşüncelerinde ve davranışlarında derin bir kaygı olarak kendini gösterir.


Lacan’ın Penceresinden Gregor’un Hikayesi

Lacan’a göre kaygı, bireyin “gerçek”le yüzleşmeye yaklaştığı anda ortaya çıkar. Dönüşüm, Gregor’un simgesel düzenden (yani toplumun kurallarından) kopup imgelerin düzensizliğine, yani anlamın çöktüğü alana, savrulmasıdır.


Gregor, sistemin kendisinden beklediği kimliğe artık sığamaz hale geldiğinde arzusunun önündeki engeller onu bir “hiçliğe” iter. Bu dönüşüm hem bastırılan arzuların hem de kimlik krizinin çarpıcı bir göstergesidir.


Kafkaesk Dünya

Kafka'nın edebi mirası, yalnızca anlatılarıyla değil, bir kavramla da literatüre geçmiştir: Kafkaesk (Kafkavari). Bu terim, sadece bürokratik karmaşayı değil, aynı zamanda bireyin gerçeklikten uzak, garip ve anlaşılmaz bir dünyada çaresizce çırpınışını tanımlar. Kafka’nın karakterleri, bir çıkış yolu bulamasa da mücadele eder; bu mücadele ise zaman zaman trajikomik bir biçim alır.


Hepimiz Gregor muyuz?

Dönüşüm, bir adamın böceğe dönüşmesinden ibaret değil. Bu hikâye, sistemin dışladığı, değersizleştirdiği, görünmezleştirdiği bireyin trajedisidir. Kafka, bize çarpıcı bir metafor sunarak sorar:

“Sen, ne zaman Gregor olduğunu fark ettin?”

Belki de Kafka’nın asıl derdi, bizi bu soruyla yüzleştirmekti. Kendimizi, kimliğimizi, arzularımızı sistemin içinde ne kadar bastırıyoruz? Ve bu bastırma, bizi insanlıktan ne kadar uzaklaştırıyor?


Kaynaklar ve İleri Okuma

  1. Kafka, Franz. Dönüşüm. İş Bankası Kültür Yayınları, 2020.

  2. Wikipedia contributors. "Franz Kafka." Wikipedia, The Free Encyclopedia. Wikipedia, The Free Encyclopedia, 9 Jun. 2025. Web. 10 Jun. 2025.

  3. Wikipedia contributors. "The Metamorphosis." Wikipedia, The Free Encyclopedia. Wikipedia, The Free Encyclopedia, 4 Jun. 2025. Web. 10 Jun. 2025.

  4. Francis, Sameer & Prahaladaiah, Diwakar. (2019). Existential Approach to Franz Kafka's 'The Metamorphosis'. 9. 4.

  5. “Existential Philosophy In The Metamorphosis By Franz Kafka.” Edubirdie, 19 Aug. 2021, hub.edubirdie.com/examples/existential-philosophy-in-the-metamorphosis-by-franz-kafka/

  6. Öktem, D. ve Yılmaz Bingöl, T. " Dönüşüm’ün Varoluşçu Terapinin Temel Kavramları Açısından İncelenmesi " Ondokuz Mayıs Üniversitesi Kadın ve Aile Araştırmaları Dergisi 2(1), Haziran 2022: 97-1147.

  7. Kacar, E., & Birlik, N. (2022). Nesne a ve eksiğin eksikliği ekseninde kaygı: Kafka’nın Dönüşüm’ünde kapsayıcı metafor olarak metamorfoz. Litera, 32(2), 763-781. https://doi.org/10.26650/LITERA2021-999045

  8. Andrews, Susanna. "Was Franz Kafka an Existentialist?" TheCollector.com, July 9, 2023, https://www.thecollector.com/was-franz-kafka-existentialist/

  9. https://yalebooks.yale.edu/2015/09/16/the-absurdity-of-existence-franz-kafka-and-albert-camus/

  10. https://aithor.com/essay-examples/existential-philosophy-in-the-metamorphosis-by-franz-kafka

  11. https://oggito.com/icerikler/kafkanin-donusumunu-nicin-okumalisiniz/64502

  12. https://www.medyacuvali.com/yazilar/nazmiye-kirik/franz-kafka-donusum

  13. https://tarihlerle.com/franz-kafka-ve-donusum/

  • Yazarın fotoğrafı: Kronofel
    Kronofel
  • 13 Haz
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 10 Tem

Bir insan nasıl olur da dürüst, iyi niyetli ve hatta idealist olarak tanınırken bir gün eline baltayı alıp cinayet işleyebilir? Fyodor Dostoyevski’nin unutulmaz eseri Suç ve Ceza, bize tam olarak bu soruyu soruyor. Romanın merkezindeki karakter Rodion Romanoviç Raskolnikov, bir cinayet işler ve bizleri onun zihninin, vicdanının ve ruhundaki çatışmaların içine sürükler.

Peki gerçekten Raskolnikov'u cinayete sürükleyen sebepler nelerdir?

Raskolnikov'un Çelişkili Psikolojisi

Raskolnikov’un karakterinde belirgin bir çelişki bulunur. Bir yandan idealist, duyarlı ve vicdanlı bir gençtir. Diğer yandan ise kolayca cinayet işleyebilen bir kişiliğe sahiptir. Bu ikilik, aslında insan doğasının derinlerindeki çatışmayı yansıtır. Raskolnikov’da iç içe geçmiş farklı kişilikler bulunur: Entelektüel, hassas ve suç işlemeye meyilli biri.


Bu karmaşık ruh hali onu cinayete götüren psikolojik altyapıyı oluşturur. Raskolnikov içindeki çatışmaları çözemediği için, bu kaotik duygu durumu onu suç işlemeye açık hale getirir.


Felsefi ve Toplumsal Nedenler


1. Yoksulluk ve Çaresizlik

Raskolnikov yoksul bir hukuk öğrencisidir ve ailesi büyük maddi sıkıntılar yaşamaktadır. Kendisini boğan fakirlik, özellikle annesinden gelen mektupla birlikte derinleşir. Kız kardeşi Dunya’nın aile için fedakârlık yapıp sevmediği yaşlı ve zengin bir adamla evlenmeye karar vermesi, onu daha da çaresiz hissettirir. Ancak sadece yoksulluk, cinayet için yeterli değildir. Bu durum, Raskolnikov’un zihninde cinayet düşüncesini daha kolay haklı çıkarmaya yarayan bir arka plan oluşturur.


2. Toplumsal İyilik ve Faydacılık

Raskolnikov’u cinayete götüren temel motivasyonlardan biri, toplumsal faydacılık fikridir. Kendisini insanlığa faydalı bir birey olarak görme arzusu taşır. Bir tefeciyi öldürerek, onun biriktirdiği parayla binlerce insanın hayatını kurtarabileceğini düşünür. Ona göre bir insanın ölümünden binlerce kişinin kurtulması mümkündür. Ancak burada kritik soru şudur:

“İyilik yapmak için kötülük işlemek gerçekten iyilik midir?”

3. "Olağanüstü İnsan" Teorisi ve İrade Gücü

Raskolnikov, insanları sıradan ve olağanüstü diye iki kategoriye ayıran bir teori geliştirir. Ona göre sıradan insanlar kurallara uymak zorundadır. Olağanüstü insanlar ise büyük amaçlar uğruna kuralları aşabilir, hatta suç işleyebilir. Kendini tarihteki büyük şahsiyetlerle kıyaslayarak, kendi teorisini ispat etmek için cinayet işlemeye karar verir. Cinayet, onun için teorik bir deneme ve kişisel potansiyelini kanıtlama çabasıdır.


Cinayetin İşlenmesi ve Sonrası

Raskolnikov cinayeti tüm ayrıntılarıyla planlar ancak işler umduğu gibi gitmez. Planı aksiliklerle bozulur ve cinayeti işledikten sonra hiç hesaplamadığı ikinci bir cinayeti daha gerçekleştirmek zorunda kalır. Parayı çalar fakat kullanmaz bile. Çünkü aslında cinayet onun için maddi kazançtan çok, kendini ispatlamanın bir yoludur.

Cinayet sonrası yaşadığı en büyük ceza ise mahkemeden değil, kendi vicdanından gelir. Korku, paranoya ve sürekli bir yakalanma endişesi içinde bocalar. Kendisiyle yüzleşmek için cinayet mahalline geri döner, çünkü aslında suçluluk duygusuyla doludur.


Diğer Karakterlerin Etkisi ve Raskolnikov'un İç Dünyası

Dostoyevski, Raskolnikov’un iç dünyasını derinleştirmek için yan karakterleri etkili biçimde kullanır:

  • Sonya: Fedakâr ve temiz bir ruh olan Sonya, Raskolnikov’un vicdanıyla hesaplaşmasında kritik rol oynar. Ona günahının acısını çekip itiraf etmesini önerir ve bunun insan olmanın gerçek anlamı olduğunu söyler.

  • Dedektif Porfiriy Petroviç: Psikolojik bir sorgulayıcı gibi davranarak Raskolnikov’un suçu itiraf etmesini sağlar.

  • Svidrigaylov: Raskolnikov’un karanlık yanını temsil eder ve sonunda kendi intiharıyla Raskolnikov'u derinden etkiler.

  • Razumihin: Sadık bir dost olarak Raskolnikov’u destekler ve ona normal bir insanın nasıl olması gerektiğini hatırlatır.


Nietzsche'nin Felsefesiyle Paralellikler

Raskolnikov’un teorisi Nietzsche’nin düşünceleriyle birçok paralellik taşır:

  • Sürü ve Efendi Ahlakı: Raskolnikov sürü ahlakını reddeder ve efendi ahlakına, yani kendini kuralların üzerinde görmeye yönelir. Ancak Nietzsche’nin üstinsan kavramıyla karıştırılmamalıdır. Nietzsche’nin üstinsanı güç için değil, değer yaratmak için hareket eder.

  • Pasif ve Aktif Nihilizm: Raskolnikov zaman zaman pasif nihilist (değersizlik hissine teslim olan) bazen de aktif nihilist (değersizliği aşarak kendi değerlerini yaratmak isteyen) arasında bocalar.

  • Vicdan ve Sorumluluk: Nietzsche vicdanı, insanın özgürlüğünü kısıtlayan bir yük olarak görür. Raskolnikov da cinayetin ardından içsel bir vicdan azabıyla mücadele eder. Vicdanı onu tamamen ele geçirir ve teorilerini yıkar.


Yeniden Doğuş ve Sonuç

Raskolnikov’un hikâyesi aslında bir kimlik bulma hikâyesidir. Cinayet sonrası yaşadığı iç çatışmalar, onu en sonunda suçu itiraf etmeye ve teslim olmaya götürür. Sibirya’daki cezası sırasında, Sonya’nın desteğiyle ahlaki olarak yeniden doğar. Artık gerçek huzuru bulmuştur; çünkü yeniden insan olmanın anlamını keşfetmiştir.


Sonuç Olarak

Dostoyevski, Raskolnikov’un suçu ve cezasıyla insan doğasının derinliklerine iner. Cinayet, sadece fiziksel bir eylem değil, aynı zamanda felsefi, psikolojik ve vicdani bir hesaplaşmadır. Bu roman, her birimizin içindeki çelişkileri, idealizmi ve suçluluk duygusunu sorgulama fırsatı verir.


Kaynaklar ve İleri Okuma

  1. Dostoyevski, Fyodor Mihayloviç. Suç ve Ceza. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2012.

  2. Rutli, Nüket Ünal. “Raskolnikov’un Ahlaki İkilemi: Nietzscheci Bir Bakış”. Temaşa Felsefe Dergisi 12 (2020): 73-.91

  3. Pérez Cortés, S. “Crime and Punishment in Hegel’s Philosophy of Right”. Resistances. Journal of the Philosophy of History, vol. 2, no. 4, Dec. 2021, p. e21066, doi:10.46652/resistances.v2i4.66.

  4. Hill, Knox C. “CRIME AND PUNISHMENT AS PHILOSOPHY.” The Journal of General Education, vol. 7, no. 2, 1953, pp. 122–32. JSTOR, http://www.jstor.org/stable/27795424. Accessed 10 June 2025.

  5. https://artsone.arts.ubc.ca/student-journal/crime-and-punishment/

  6. https://theclassicjournal.uga.edu/index.php/2021/12/07/an-analysis-of-crime-and-punishment/

  7. https://medium.com/@pragadeeshxenocrate/raskolnikovs-tenet-a-dive-into-the-philosophy-of-crime-and-punishment-00bf5208bead

  8. https://oggito.com/icerikler/suc-ve-cezayi-nicin-okumalisiniz/30433

  9. https://www.hukukpolitik.com.tr/2016/11/01/dostoyevskinin-suc-ve-cezasinin-incelenmesi/

  10. https://www.aktiffelsefeadana.org/suc-ve-cezanin-felsefi-olarak-incelenmesi/

  11. https://www.soylentidergi.com/suc-ve-ceza-romaninda-vicdan-ve-ahlak-kavramlari/

© 2025 Kronofel

bottom of page